top of page

Bir Yaşam Biçimi "Sadeleşme"

Yazarın fotoğrafı: bilgen.gultekinbilgen.gultekin

Yoga eğitimim sırasında şehir hayatı ve günlük rutinimden tamamen sıyrılıp , kendimle baş

başa kaldığımda ilk farkındalıklarımdan birisi yaptığım alışverişlerin günlük hayatımda beni mutsuz eden olaylara karşı bir savunma mekanizması olarak geliştirdiğimi görmekti.

Bazen o kadar gereksiz şeyleri düşünmeden alıyordum ki , satın aldığım şeylerin ihtiyacımla ne kadar alâkası olduğunu sorgulamaya başladığımda oldukça şaşırdım. Normalde bu farketme anlarında yaşadığımız bir diğer tuzak kendimize yüklenmek oluyor ve bu durumda kendimizi yargılayarak sorunun kaynağından farkında olmadan uzaklaşıyoruz. Ben bu defa konuya farklı bakabilmeyi denedim ve gerçekten bu yönelimin içinde hangi ihtiyacımın olduğuna bakmayı tercih ettim. Bir farkındalık oluşmaya başladığında ve ona olduğu hali ile , kendinizi yargılamadan , başka kişi veya etkenleri suçlamadan yaklaştığınızda , hayat niyetinizin samimiyeti ile uyumlu olarak doğru kanalları önünüze getiriyor. İşte ben bu ruh halindeyken , okuduğum bir yazıda, yapılan alışverişin sadece yüzde 20’sinin gerçek ihtiyaca yönelik yapıldığını diğer kısmın tamamen ihtiyaç dışı etkenlerden ortaya çıktığına dair bir araştırma okudum. O anda bunun hepimizin yönelimi olduğunu , modern dünya yaşam tarzının da bunda önemli bir payı olduğunu düşündüm. Günümüzde karşılaştığımız tüketim kanalları sayesinde bize vaat edilenler ile baştan çıkarılma döngüsüne kapılabiliyoruz. Bu vaatler bizi kaçmak istediğimiz ruh halinden kurtaracak mutluluğun formülü gibi sunularak başımızı döndürüyor ve bizi ihtiyacımız olmayan şeyleri satın almaya ve biriktirmeye itiyor.

Ödeme zamanımız geldiğinde bu defa da yargılayıcı bir tavırla kendimize bir daha yapmamamız gerektiği konusunda sözler veriyoruz. Ve tabii yine aynı döngünün içine giriyoruz. Asıl yapmamız gereken bizi bu anlık mutluluk ihtiyacına yönlendiren , içimizdeki çocuğun derdini anlamak. Bir an için durmak ve dinlemek. Bu tüm bakış açımızı değiştirirdi. Belki gördüğümüz ihtiyaç bize ilk başta mutluluk getirmeyecek, kapatmaya çalıştığımız ihtiyacımızı görmekten hoşnut olmayacağız ancak ona yakınlaştıkça ve duygusu ile kaldıkça hafifleyecek . Kaçma ihtiyacımızdan daha gerçekçi bir noktada tutunabileceğimiz bir alana girebileceğiz. İhtiyacını belirleme ve buna göre satın alma farkındalığı üzerinde çalışarak ilerlediğinde , çok daha manevi bir alanın da açılmasına izin veriyorsun . Hepimiz de var olan ve açılmasına izin verdiğimizde, bize çok daha kalıcı bir huzur bırakan alana...


Bu alanda miktardan bağımsız olarak ihtiyacından fazlasını paylaşabileceğin nelerin var , sana ait, atıl olarak duran bir türlü de gözünün önünden ayırmak istemediğin neler bir başkasının hayatına anlam katabilirdi. Günümüzde belediyeler, sivil organizasyonlar , okullar , bazı markalar ihtiyaç olmayan malzemeleri toplama konusunda organizasyonlar planlıyor ve belki sende hali hazırda bunu yapmaktasın.. Benim bahsettiğim çalışma daha çok artık gözden çıkardıklarınla ilgili değil.. Bahsettiğim çalışma gereksiz biriktirdiklerinle ilgili. Eşya biriktirip durmak çözemediğin duygusal birikimlerin bir sebebidir . Bunu farkedip koşulsuzca paylaştığımızda hafifleriz.


Kişisel olarak bir hafifleme sürecinden geçtiğimi , düşünce ve duygularımdaki hafiflemenin eşyalardaki hafifleme isteğine yol açtığını deneyimledim. Şu anki halimden çok daha hafif olmam mümkün biliyorum ve bununla ilgili farkındalığımı her daim taze tutmaya çalışıyorum.

Diğer taraftan sevdiğin ve ihtiyacın olan bir nesneyi edinmek de bu hayatın bize sunduğu keyifli deneyimlerden, yine de " onu nasıl uyguladığımız" farkı ortaya çıkarıyor. Sende bu yazdıklarımda kendinden bir parça bulursan sadeleşme ile ilgili ipuçları veya minimalizm ile ilgili detaylı yazılar ve hatta belgeseller bulabilirsin . Minimalizm çağımızda bir akım olarak artan bir boyutta nüksetmeye başladı. Eğer şu ana kadar bu konu ile ilgin olmadıysa bir araştırma yapabilirsin . Netflix’te minimalizm yaymaya adamış iki arkadaşın hikayesini anlatan " MINIMALIZM" belgeselini önerebilirim.


Yine de tüm bu anlattıklarım içeriden yükselen bir farkındalığın uyanmasına vesile olmayabilir. Bunun için bir süre, kendini dışarıdan biri seni izliyor gibi gözlemlemen, sadece yargısız bir gözlemle farketmen ve bu süreç için kendine sakin sessiz olabildiğin bir ortam bularak, 5 dakikalık günlük pratiğe başlaman, daha kalıcı bir farkındalığı getirebilir. Bu bir meditasyon pozisyonu da olabilir ya da rahat ettiğin nefes alış-verişini hissedebildiğin bir pozisyon da. Tek yapman gereken nefeslerini doğal akışında burnundan alıp vererek, sadece olanla olduğu haliyle kalmaya izin vermek.

Sessizliği dinlediğinde içindeki ses kendiliğinden açığa çıkmaya başlayacak . Ve sen ANCAK

onu dinleyecek zamanı ve cesareti yaratabildiğinde bunun gerçek anlamını kavrayacaksın..

İngilizce’de sıkça kullanılan LESS IS MORE “AZ ÇOKTUR “söyleyişinin gerçek anlamını ve

hafifliğini daha derin keşiflerle yaşamak dileğiyle…


Namaste

Bilgen Gültekin

26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page