top of page

İçimizdeki Çocuğun Hikayesi


Uzun zamandır içimde demlenen bu yazı, yeni döndüğüm sessizlik inzivası sonrası açığa çıkmak istedi. O sessizliği paylaşan yetişkinler olarak, içimizde iyileşmeyi, duyulmayı, koşulsuz sevilmeyi ve olduğu gibi kabul edilmeyi arzulayan çocuklar olduğumuzu hissettiğim an ve onun ortak hissi satırlara döküldü. Meditasyona oturduğumuzda gözlemlediğimiz zihinsel çatışma, yoga yaparken pozlarda kendimizi diğerleri ile kıyaslama, işimizde aradığımız mükemmellik, ebeveyn olarak çocuklarımız için sürekli en iyisini yapma kaygımız, evlat olarak çocukluk yaralarımızı anlamlandıramadan, anne-babamıza halen ebeveynlik yapma içgüdümüz ve daha niceleri yakamızı bırakmıyor. Kafamızın içindeki ses bize ait değil fakat hayatımızın sürücü koltuğunda oturan o! Yetersiz, değersiz, koşulsuz sevildiğini hissedememiş yerden konuşan o ses ne yazık ki çoğunlukla ebeveynlerimize ait! Çocukluğumuzda bizi büyüten o dış sesler, yetişkin olduğumuzda iç eleştirmenimiz oluveriyor.


Şimdi kendi hikayemden yola çıkmak istiyorum çünkü en yakın bildiğim ve dönüştürebildiğim, ilham olabilecek olan hikaye bu! Zorlu bir çocukluk geçirdiğimin bilincinde olsam da, içsel olarak bu döneme dönüp bakabilmem, hikayemi dönüştürmeye başlamam zaman aldı. Artık çok temelde hikayemin zorluğunun nereden geldiğini biliyorum. Benimki, dünya üzerinde özgür iradesini ve huzurlu bir ortamı deneyimlemeye gelmiş bir ruhun, yolculuğun en başında aşırı kontrolcü ve huzursuz bir ortamda geçirdiği duygusal zorluklarla baş edebilmekti. Her birimizin zorlu çocukluk anları veya anıları olabilir, bazıları için çocukluk hatta ergenlik boyunca devam eden zorlu bir yaşam deneyimi var. Kendimizle çalışması en zor alanlardan biri bence çünkü doğru kaynaklar ve ellerde değilsek, tetiklenen travmalar faydadan çok zarar getirebilir.


İçindeki çocukla tanışmak ve çalışmak isteyenlere ilham sunmak niyetiyle kendi deneyimimi paylaşıyorum. Uzun süre ve düzenli yoga ve mindfulness pratikleri yapmam sonucu, hayatımın en zor dönemine bakabilme cesaretini bulabildiğimi düşünüyorum. Önce bir kitapçıda daha önce adını duyduğum “Annenin Duygusal Yokluğu” kitabını alıp, okumaya başlamamla süreç derinleşmeye başladı. Kitap temel olarak çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin görünmez etkilerini bilmek ve iyileştirmeyi konu alıyor. Yazar Jasmin Lee Cori, çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmalin etkileri ile ilgili 29 madde sıralamış ve herkesin kendinden bir parça bulacağını düşünüyorum. Ayrıca, netleştirmek adına belirtmek isterim ki; ne benim kişisel deneyimlerim ne de buradaki kaynaklar yaşadıklarımızla ilgili ebeveynlerimizi suçlamakla ilgili değil, tam tersine kendimizle içsel olarak çalıştığımızda ebeveynlerimizle de daha sağlıklı ilişkiler geliştirdiğimizi bizzat deneyimledim. İçimizdeki çocukla çalışmak, öz olmayan parçalarımızı bırakma, bırakırken de kendi özgürlüğümüzün yolunu açma cesareti göstermekle ilgili. Kendi gerçeğimizle yüzleşip ona şefkatli bir alan sunabildiğimizde, o yaranın hayatımızdaki etkisi bir dönüşüme vesile oluyor.


Bu kitabı okuduğum sırada bir eşzamanlılık sonucu sevgili Elif Özkoç’un sunduğu İçimizdeki Çocukla Buluşma çalışması ile karşılaştım. İçeriği ve okuduğum andaki ihtiyacı kalbimi ona doğru çekti. İyiki yaptığım dediğim bu çalışmada içimdeki çocukla ilgili keşfettiğim 3 şey şunlardı;


- Bir yetişkin olarak, içimizdeki çocuğun ihtiyaçlarını önemsemem ve onunla düzenli olarak bağlantıya geçmem gerektiğini; onay, kabul, koşulsuz sevgi ve görülmeyi bekleyen içsel çocuğuma ancak kendimin şefkatli bir ebeveynlik sunarak iyileştirebileceğimi,

-Ebeveynlerimin (artık!) ebeveyni olamam, benden bunu talep ettiklerinde ise onlara sınır koyabilirim, kendi ihtiyaçlarımın ve bu istekleri karşısındaki duygularımın ne olduğunu ben diliyle ifade ederek kendi alanımı korumaya alabilirim.

-Hazır hissettiğimde içsel yaralarıma bakma cesareti gösterebilirim. Acıya rağmen değil, acıyla kalarak, içsel çocuğun ihtiyaçlarını dinleyebilir ve karşılayabilirim. Tüm bu eylemlerin sonucunda içsel çocuğumun armağanlarının açığa çıkması mümkün!


Ve aşağıdaki şiir dökülüverdi kalbimden bu çalışma sırasında;


Şeytanlarımı yanı başıma davet ettim.

Çocukluğumun görünmeyen anlarını fısıldasınlar diye.

Çok uzun zamandır birlikteydik biliyorum.

Görmezden gelmek istedim.

Çünkü onlar ruhumun şeytanlarıydı.

Ama işte apaçık oradaydılar, her zaman var oldukları gibi!

Uzun zamandır çağrımı bekliyorlardı.

Görülmek ve fark edilmek için,

Çocuksu varlığımın gizli kalmış yanları!


Acılarımıza, yaralarımıza bakmak adım adım olabiliyor, birden çözmeye çalışmak yerine, hayatın yolunuza çıkardığı izleri takip edin, dönüşüm süreciniz tıpkı bir nehrin akışına izin verip güvenli bir kıyıya varmak gibi olsun. Çoğu zaman nehrin akıntısına kendimizi bırakmaktan korkarken, olduğumuz yerde saymaya devam ediyoruz.


Bu çalışma sonrası yine eşzamanlılıklar sonucu önüme düşen diğer kitabı da paylaşmak istiyorum. Doğan Cüceloğlu'nun “ İçimizdeki Çocuk” kitabı, yazar içimizdeki çocuğu yaşamımıza yön veren güçlü bir varlık olarak tanımlıyor. Psikolojik ve manevi araçları birlikte sunarak, kendi kendimize günlük olarak uygulayabileceğimiz 14 günlük bir pratikte kitabın içerisinde yer alıyor. Kişisel hak ve özgürlükler listesi ile içimizdeki çocuğun özgürleşme yolculuğuna bir rehber sunuyor.


Paylaştıklarım içsel çocuğumla ilgili deneyimimin ve dönüştüren anların özeti niteliğinde, bu zamana yayılan bir süreç kısa sürelerde mucize beklemek yanıltıcı olur. Adanma, cesaret ve bolca şefkat ile yol alabilmem mümkün oldu ve her attığım adım sonrası çalışmanın ödülü beni rahatlattı. Şimdi ise özgürleşmiş hissediyorum. Beni engelleyen inanç ve duyguların, ben olmadığımı içselleştirdikçe, gerçek benle yürümeyi göze alabiliyorum. Koşulsuz sevilmek, onaylanmak, görülmek, olduğumuz halimizle maskesiz ve güvende hissedebilmek insana dair temel ihtiyaçlarımız. Bizi besleyen bu ihtiyaçları alamadığımız ve içsel çocuğumuzun karşılanmamış ihtiyaçlarıyla buluştuğu her durumda tetiklenerek tepkisel oluyoruz. En nihayetinde bir yetişkin olarak kendimize veremediğimizde ise o yaralı içsel çocuğa bırakıyoruz yetişkin yaşamımızın iplerini…


Yazar Joe Vitale bunu şöyle anlatıyor “Çoğu insan, tüm hayatlarını bilinçsiz, kabul edilmemiş bir şeye ihtiyaç duyarak geçirir. Politikacı, hiçbir zaman yeterince ilgi görmemiş bir çocuk olabilir. En çok satan yazar hâlâ zeki, sevimli ve takdire şayan olduğunu kanıtlamaya çalışıyor olabilir. Özgürlük ve güç, istediğiniz şeyin tutsağı olmadan, ne istediğinizi bilmekten gelir.”


Neye ihtiyaç duyduğumuzla bağ kuramazsak, geçmişte karşılanmayan ihtiyaçlarımızı duymaya vakit ayırmazsak, hayatımızın dümeni bizim elimizde olamayacak. Bunlara bakmayı bilmiyor olabiliriz ama öğrenebiliriz. Yoga, nefes, meditasyon buralarla bağ kurmamızı destekleyen araçlar yine de yoga yapmasak da kendimize her gün neye ihtiyacım var diye sormak ve bu ihtiyacı karşılamak çok kıymetli olur.


Ben, kendi hikayemin düğümlerini tek tek çözdükçe, etrafımdaki insanların sessiz hikayeleri ile de daha derin bağ kurmaya başladım. Seçtiğimiz sözcükler, tepkilerimiz, beden dilimiz bilinçaltımızda karşılanmayan ihtiyaçlarımızın sözcüleri gibi çalışıyor, farkındalığımızı bu alana getirdiğimizde zaten ihtiyaçlarımız kalbimize seslenecek.


Bu yolculuğun hediyesi olarak ve her gün kendime ihtiyacım olan takdiri, koşulsuz sevgiyi sunmaya ve içsel çocuğuma ebeveynlik yapmaya kararlıyım. Eğer bu hikaye sana ilham olduysa, sende bir yerinden kendin için başla…

Desteğe ihtiyaç duyarsan, senin için burada olacağım.


İlham ve sevgiyle,

Bilgen Gültekin


63 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page