top of page

Dönüştürücü bir enerji olarak “Şükretmek ve Ötesi “

Şükür hepimizin hayatında önemli bir yer kaplıyor. Kültürümüzün içinde yeşeren, çoğunlukla başvurduğumuz bir sığınak gibi. Benim için de hep öyle olması ile birlikte, son birkaç yıldır kültürden farklı olarak beni başka yere taşıyan bir enerji olarak dönüşüm yolculuğumda önemli bir enerji kaynağı oldu. Öz benliğimden, yüzeye günlük hayata pozitif bir taşıyıcı oldu.


Şükretmek aslında nasıl bir olgu ve nereden başlamalıyız?

Yorucu bir günün sonunda kendimizi yatağımıza atmak, zor giden bir sınavın veya işin ardından, bir kazaya ramak kala veya ucuz atlattığımızda, merak ettiğimiz yakınlarımızdan haber aldığımızda, beklediğimiz ödeme, kazanç cebimizi rahatlattığında vs. kendimizi şükrederken bulabiliriz. Bence şükretmeyi seven, bunu da alışkanlık olarak oturtmuş bir kültüre sahibiz, bereketli toprakların evladıyız çok şükür:) Şükretmeyi biliyorsak, kullanıyorsak bunu daha nereye taşıyalım diye sorduğumuzda yazının devamı bir anlam kazanacak. Bunu anlatmak için kendi deneyimlerimden yola çıkacağım.


Şükür benim hayatımda da yukarıda bahsettiğim yere sahipti ve negatif alanlarımı dönüştüremeyecek bir enerjiden açığa çıkıyordu. 2017 yılında hayatımın miladı olan yoga eğitimine gittiğimde, doğanın içinde, şehrin yoğunluğundan uzak ve kendime döndüğüm o kıymetli zamanlarda, ilk dönüştürme farkındalığım ortaya çıktı. Bu ilk günden olmadı ve bu yazıyı yazana kadar da çeşitli süreçlerden geçerek, yoğruldu ve ancak ilham olabileceğim bir aşamaya geldi.


Önce negatifi ortaya çıkarmaktan başlamalı!


Yoga eğitiminde “tapas” ödevimiz vardı. Tapas yoga felsefesinde “ ateşli çaba “ demektir. Tutkulu bir öz disiplin anlayışı olduğu için kararlılıkla uyguladığımızda zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak arınmamızı sağlar. Hayatımızı negatif olarak etkilediğini düşündüğümüz ve hayatımızdan çıkarmakta zorlanacağımız bir konu seçerek üzerinde çalışmamız istendi. Bir süre düşünüp tarafsız olarak kendimi gözlemlediğimde hayatımda ne kadar şikayet ettiğimi fark ettim. Hayatımda olumsuzluklar zorluklar vardı elbette ama olumlu taraflarda vardı. Fakat şikayet etmeyi o kadar alışkanlığa dönüştürmüşüm ki, sanki hayatımdaki bir kara bulut haline gelmişti. Güneş her zamanki sıcaklığı ve enerjisiyle yerindeydi ama bana ulaşamayacak kadar kapatmıştım kepenklerimi. İstanbul’a döndüğümde öncelikli olarak, kendimi farkındalıkla şikayet ettiğim konularda gözlemlemeye ve fark ettiğimde yargısızca bununla kalmaya başladım. Burada şunu da hatırlatmalıyım, şikayet sadece dışarıdaki insanlara konuşmalarımızda değil, asıl kendimizle olan iç diyaloğumuzda çok yoğun bulunabiliyor. Yine kültürün de getirdiği bir şey bence bu şikayet hali! Sonuçta, iç sesim, dış sesim, çevremde bunu tetikleyen ve şikayet etmekte de sonuna kadar haklı olduğum durumları tespit etmekle başladım. O nazik ve açık gözlemlerle yüzeye çıkan şikayet hallerimi daha iyi anlamaya, dönüştürmekte zorlandığım benim dışımdaki kişi veya durumlardan bana yansıtılanları da daha net görmeye başladım. Bir süre sonra hakikaten bana hizmet etmeyen durumlar, kişiler (düşündüğümden çok daha hızlı bir şekilde) hayatımdan çıkmaya, iç ve dış diyaloglarım değişmeye başladı. Farkındalığı bir fenere benzetiyorum, karanlıktaki alana yönelttiğinizde onu aydınlatıyor ve o her neyse o karanlık alan aydınlandığında, bilinçaltından sizi yöneten etkisi yok oluyor. Bunun için dikkatinizi, enerjinizi dönüştürmek istediğiniz alana yönelterek, öz şefkat ve kararlılıkla gözlem sürecini yürütmelisiniz.


Şükretmek nasıl dönüşür?


Şikayet nedenleri ve nasılları ile gün ışığına çıkıp, sessizce hayatımdan çıktığında sanıyorum ki bir boşluk oluştu. Buradaki değişime bilinçli karar vermiş değilim ve hepimizin bilinçaltında olumlu tohumlar var. Negatif üzerimizdeki etkisini yitirdiğinde pozitif açığa çıkıyor. Negatif tohumları görmezden gelip onlarla çalışmıyorsan, istediğin olumlamayı yap, yöntemi dene … dönüştürücü ve kalıcı başka bir seçenek bulunmuyor. Negatifi açık ve yargısız olarak bilincime taşıyıp, farkındalıkla gözlemlediğimde şikayetin ortadan kaybolması, şükretmenin farklı bir yoğunlukta ortaya çıkmasına sebep oldu. Şükretme'nin niteliği başka bir boyut kazandı. Şöyle ki sabah yataktan kalktığım için, sağlıklı olduğum için, sadece varlığım, nefesim için ... Yani başıma iyi bir şey gelmesini beklemeden, kötü bir şeyin sonucundan kurtulmayı beklemeden..

Şartsız, sebepsiz, bir olma hali… bu sayede günde sayısız şey için minnet duyabilir hale geldim.

Karşılıksız, beklentisiz şükretmenin içimizde yeşerttiği olumlu tohumlar herkes için ulaşılabilir. Sadece bilmiyoruz ! Karşılık beklemeksizin veya bir şeyin sonuçlarına bağlı olmadan şükür etme hali çok önemli bir hayat kaynağını bize sunuyor. 4 ilahi özellikten biri olan “NEŞE “ Yetişkin olma yolculuğunda yaşadığımız tecrübeler ve artan sorumluluklar, neşeyi üzerinde çalışmamız gereken bir olgu haline getiriyor. Çocuk neşemizi tekrar bulabilmek mümkün ve bunu besleyen kaynak çabasız minnet içinde yaşamak ile oldukça ilgili. Çocuklardaki neşeyi gözlemlediğinizde neşenin en saf ve yoğun halini gözlemleyebilirsiniz. Onların sebepsiz neşeleri vardır, bir halden çok bir enerjidir.

Yetişkin neşemize baktığımıza çoğunlukla dışsal bir nedene bağlıdır. Bu da bizi hep gelecekte bir mutluluk arayışına sürükler ve anı kaçırırız. Yetişkin halimizle arzuladıklarımızı elde etsek bile, arzuladığımız zamanki kadar mutlu hissetmeyiz. Oysa çocuklar doğal olarak anda mevcut olurlar. Bizim de bu besleyici neşe ile tekrar buluşmaya ihtiyacımız var.


Yoldaki bir diğer tuzak da zihnimizin ikilemlerle çatışma halinde olması, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, haklı ve haksız. Evren ikilikler (dualite) üzerinedir ve zihnimizde bunları çözüme kavuşturma çabasında. Bu iç çatışma ortamı doğal neşemizi alıp götürüyor. Biz zihnimizin iç çatışmaları üzerinde farkındalık geliştirmedikçe, üzerinde çalışmadıkça aynı döngülerde saplanıp kalabiliyoruz.


Kutlama Hali

Bilinçli farkındalık ve çaba ile yaptığımız şükür etme pratikleri ve doğal neşe arayışı zaman içerisinde kendiliğinden çabasız hale gelir. Her şeyin olması gereken zamanda, olması gerektiği için, bütünde bir anlamı ve yeri olduğu için var olduğunu idrak etmeye başlarız. Bu durum kabul ve teslimiyet ile ilgilidir. İçeriden dışarıya sebepsiz yükselen bir neşe, dışarıdaki olumsuzluklardan etkilenmediği gibi, yaydığı olumlu frekans ile dışarıdan da içeriye pozitif enerjiyi çeker. Bu bir kutlamadır, hayatı kutlama! Şartlardan bağımsız sadece olduğun kişiyi, anı, varlığını, hayatın kendisini kutlamadır. Evrendeki en yüksek enerji kanalıdır. Tüm bu süreci merak edip bir yerden başlamak isterseniz, birkaç basit ve uygulanabilir tavsiye vereceğim. Neşe ve şükür temalarını yoga derslerimde sıklıkla işliyorum ve hepimizin keyif aldığı, yaşam enerjisiyle sonlanan dersler oluyor. Yoga dersleri için bana her zaman ulaşabilirsiniz. Tavsiyelere gelince;


-Bir günlük tutmaya başlayın, günlükte şükretmek ve neşe ile ilişkinizi anlamaya çalışın, bakalım neler çıkacak?

-Her gün minnet duyduğunuz 3 şey bulun, uyku öncesi , sabah uyandığınızda, meditasyonda yada uygun olabilecek bir yere bu pratiği düzenli olarak yerleştirerek gözlemleyin.

-Hayatınızda neşeyi araştırın, doğal neşenin kaynaklarını, neşenin önünü tıkayan yıkıcı duyguları da fark edin, onlarla çalışabileceğiniz eğitimler , atölyelere katılabilirsiniz.

Ve sürece güvenin, bir kez başlamaya niyet ederek, farkındalık ile pratik ettiğinizde sürecin suyun kenarına attığına hiç rastlamadım.

Bir başka yazıda buluşmak üzere, neşe ve minnetle kalın, yaşamın tadı ve varlığını kutlamaya “ ŞİMDİ” başlayın ..


Namaste

Bilgen Gültekin





251 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page